Şebnem İşigüzel (Kirpiklerimin Gölgesi)
Şebnem İşigüzel (Kirpiklerimin Gölgesi)
Şebnem İşigüzel’in romanı (2010) Roman, henüz 11 yaşında olan bir kız çocuğunun annesini vurmasıyla başlar. Çocuk annesini vurduktan sonra bir telefon kulübesi bulup polisi arar ve kendisini ihbar eder. Roman, çocuğun bu eylemin öncesinde yaşadığı korkunç olayları anlatır. Romanda olaylar çocuğun anımsamalarına dayanır. Küçük kız ormanın içinde yaşar. Yatalak ninesi, annesi ve ağabeyi küçük bir gecekondudayken küçük kız, bu evin yanındaki küçük kulübede sefil bir haldedir. Eşyaları otelde unutulan, bırakılan eşyalardan toplamadır. Çarşafı bile otelde işkence ile öldürülen, sonrasında karanlık adamlar tarafından ormanın derinliklerine gömülen yabancı uyruklu bir kızın yattığı kanlı çarşaftır. Romanın başkahramanı çocuğun babası yıllar önce ölmüştür. Annesi onu evin yakınlarındaki otelde çalıştırır. Otelde ona iyi davranan müşteriler de vardır. Ancak otel sahibi ona zulmeder. Küçük kız etrafındaki herkesten şiddet görür. Ağabeyi tekinsiz siyasi bir topluluğun içindedir. Avladığı hayvanların içini doldurur. Küçük kıza defalarca tecavüz eder, annesi bunu görür fakat ses çıkarmaz, göz yumar. Yediği dayaklar sonrasında kemikleri kırılan, saçları yanan, bayılan kız herkes tarafından istismara uğrar. Çevresinde istismara uğrayan başkalarını da görür. Örneğin okul tuvaletinde bir kızın doğum yaptığına tanık olur. Bebeği alıp bir evin bahçesine kendisi bırakır. Okul arkadaşları küçük kızı kirli olduğu, kötü koktuğu için dışlar, onunla alay ederler. Okulun hademesi, küçük kızı takip eder, bir tekneye götürüp sürekli tecavüz eder. Başkasına söylemesin diye kızı korkutur. Bir gün küçük kız Yürüyen Köşk’ün yaşlı bekçisi tarafından kandırılır. Bekçi çocuğa şeker uzatarak köşkün içine sokar, daha sonra köşkün banyosunda ona tecavüz eder. Bunu öğrenen annesi küçük kızı sorguya çeker. Daha sonra bekçiyle bir anlaşma yapar. Bekçi hediyelerle küçük kızın evine gelir. Daha sonra annesinin küçük kızı bekçiye sattığı anlaşılır. Kız bekçiyle birlikle İstanbul’a gidecektir. Ne kadar ağlayıp yalvarsa da bekçiyle birlikte yola çıkar. Önce vapurla daha sonra trenle seyahat ettikten sonra yaşlı bekçinin kız kardeşi Mukadder’in evine giderler. Orada yaşlı adam kıza sürekli tecavüz eder. Sonrasında küçük kız bir odaya kilitlenir. Artık burada, gelen “müşteriler” tarafından tecavüze uğrayacaktır. Küçük kız ertesi sabah odasında iki korkunç köpek tarafından uyandırılır. Köpekler yatağına kadar gelip ona hırlar, korkudan çığlık atar. Daha sonra uzun paltolu bir adam silahını küçük kızın başına dayar ve ona eziyet etmeye başlar. Bıçakla ve jiletle vücudunun her yerinde kesikler açar. Kıza tecavüz eder. Köpekleriyle ona korkunç işkenceler yapar. Küçük kız on üç gün boyunca o evde kalır. Eve iki çocuk daha getirilir. Çocuklardan biri gebedir. Onlar da aynı işkencelere maruz kalırlar. Kötü adamlar tarafından kandırılıp, hasta annelerinden ayrılmışlardır. Küçük kız, annesi ihtiyar bekçiyle para konusunda anlaşamadığı için kasabaya geri götürülür. Ormana döner. Ancak Mukadder’le annesi yeni bir anlaşmaya varırlar. Küçük kız artık okulu bırakacak, temelli İstanbul’a gidecektir. Bunu duyunca feryat eder, annesine yalvarır fakat annesi küçük kızın yıkadığı önlüğünü alıp sobaya atar. Annesini öldürmekten başka çaresi kalmamıştır artık. Küçük kız annesini öldürdüğünü sanır, polisler eve geldiğinde annesine hiçbir şey olmadığını görürler. Kaderine boyun eğmekten başka çaresi kalmaz, ertesi gün İstanbul’a gidecektir (İlk baskı İletişim Yayınları, 2010).